Behçet hastalığı, ilk olarak 1937 yılında bu hastalığa ismini vermiş olan Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Behçet hastalığı kronik bir rahatsızlıktır. Kendisini ataklar şeklinde belli eder. Çok sık rastlanan bir hastalık türü değildir.
· Behçet hastalığı genel özelliği nedeniyle otoimmün bir hastalıktır.
· Sağlıklı insanlarda bağışıklık sisteminin bireylerde vücuduna dışarıdan giren zararlı maddelerle savaşması gerekirken, bu hastalıkta durum ters şekilde işler.
· Bağışıklık sistemi, bireyin kendi hücrelerini tehdit olarak görmeye başlar ve kendisine zarar verir.
· Behçet hastalığına yakalanan kişilerde kan damarlarında daha çok görülür.
· Bu hastalığa yakalanan bireylerde eklemlerde, deride, midede, sinir sisteminde, bağırsakta ve gözlerde damar tulumu ortaya çıkar.
· Uzun seyirli bir hastalık türüdür.
Behçet hastalığına genelde Türkiye’de, Akdeniz ülkelerinde ve Japonya’da rastlanır. Bu hastalığa 20-45 yaş arası yetişkin olan bireylerde rastlanır. Cinsiyetlere bakıldığında erkeklerde daha fazla rastlanmaktadır. Bebeklerde, yaşlı kişilerde ve çocuklarda bu hastalığa pek rastlanılmaz.
· Behçet hastalığının nedeni tam olarak bilinememektedir.
· Bu hastalığın genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.
· HLA B51 gen grubu hastalığın çıkmasında etkili olmaktadır.
· Bu gen genellikle Türklerde, Japonlarda, Akdeniz insanında ve Orta Doğu insanlarında görülmektedir.
· Çevresel faktörlerin içerisine viral enfeksiyonlar ve bakteriler sebep olabilmektedir.
· Romatoid artrit ve lupus eritematozus gibi hastalıklara sahip olan kişilerde de Behçet hastalığına yakalanma riski artmaktadır.
· Bu hastalığın ilk belirtileri genelde 30 yaşından sonra ortaya çıkar.
· Behçet hastalığının en çok görülen belirtisi ‘aft’ denilen ağızda oluşan yaralardır.
· Bireyin diş etinde, dudak içerisinde, damağında, dudak kenarlarında ve bademciklerinde ortaya çıkan bu aftlar genelde bir süre sonra kaybolurlar.
· Daha sonra tekrar çıkma özellikleri vardır.
· Aftlar görünüm olarak uçuğa benzer ve kişinin su içmesine, yemek yemesine engel olabilir.
· Bu hastalığa sahip kişilerde genital lezyonlar ortaya çıkmaktadır. Bu lezyonlar genelde kaybolduktan sonra yara izi bırakırlar. Bu yara şekli kadınlarda vajina bölgesinde, erkeklerde ise testis ve penisin gövde kısmında ortaya çıkabilir.
· Behçet hastalığının neden olduğu lokal yaralanma sonucunda bireyde Paterji fenomeni ortaya çıkabilmektedir.
· Bu hastalığa yakalanan bireylerde aşırı akne oluşumu ve iltihaplı yaralar ortaya çıkmaktadır.
· Ayrıca bu hastalığa sahip kişilerde göz tutulmaları yaşanır. Görüş bulanıklaşmaya başlar ve gözün orta kısmında iltihap oluşur.
· Behçet hastalığını tamamen tedavi edebilecek bir yöntem bulunmamaktadır.
· Hastalarda oluşan semptomlar hafifletilerek ortadan kaldırılmaya çalışır.
· Mesela ağız içerisinde çıkan aftlar için kişiye kremler ve gargaralar verilir.
· Bu hastalığın tedavisi kişiden kişiye göre farklılık göstermektedir.
· Genelde 2 yıllık bir tedavi başlatılır ve belirtiler hafiflediğinde ilaç verilmez.
· İlaç tedavisi verilmesine rağmen tutulum devam ediyorsa cerrahi operasyon uygulanabilir.
· Behçet hastalığının tedavisinde erken teşhis önemlidir.
· Ginsengli macun
· Propolis macun
· Karabaş suyu
· Bodur otlu çay
· Harnup pekmezi
· Polen
Behçet hastalığının neden olduğu ataklar önceden kestirilememektedir. Birey uzun bir dönem bir belirti göstermemiş olsa da aniden belirtiler ortaya çıkabilir. Atakların şiddeti kişiden kişiye farklılık göstermektedir.
Bu hastalığın belirtileri çoğu zaman cilt ile sınırlı kalır. Ama organ tutulumu görülen hastalarda ciddi durumlar oluşabilir. Bu hastalıkla en riskli grup ağır tutulumları olan ve gerekli tedaviyi almayan hastalardır.
Behçet hastalığının neden olduğu yaralar iz bırakmadan iyileşmektedir. Ancak genital bölgede ve bacaklarda oluşan yaralar iz bırakabilir.
Behçet hastalığı, genital ve ağız kısmında var olan lezyonlardan dolayı bulaşıcı bir hastalık olarak görülmektedir. Ancak Behçet hastalığı bulaşıcı bir hastalık türü değildir.